Yavuz Ağıralioğlu'nun referandum çağrısı, Türkiye'nin siyasi gündemine bomba gibi düştü. Ağıralioğlu, Fatih Altaylı'nın programında yaptığı açıklamalarla, iktidarın çözüm süreci adımlarını eleştirdi ve milletin bu konuda söz sahibi olması gerektiğini vurguladı. 'Milleti kandıramazsınız,' diyen Ağıralioğlu, hükümetin meşruiyet kaybettiğini ve bu nedenle referanduma gidilmesi gerektiğini savundu. Şehit analarının feryatlarını hatırlatan Ağıralioğlu, 'Vuranlara soruyorsunuz, vurulanlara da soracaksınız' sözleriyle dikkat çekti. Bu çağrı, siyasi arenada yeni bir tartışma başlatacak gibi görünüyor.
ANKARA-BHA Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, gazeteci Fatih Altaylı’nın Youtube kanalında Teke Tek programına konuk oldu. Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Ağıralioğlu, burada yaptığı açıklamasında özetle şunları söyledi: Gazze'ye otel yapacağım diyene dostum diyor! “Bütün bu süreçler olup biterken Sudan'da da Libya'da da dünyanın muhtelif yerleri Ortadoğu'nun belli bölgelerinde Yemen'de de istikrarsızlaştırılan alanlarda tıkır tıkır bir güvenlik programı çalışıyor. Bu güvenlik programından en çok istifade eden taraf. Bir de bu tarafta hak, hukuk, demokrasi diye konuşulurken gözümüzün önünde soykırım yaşanıyor. Durdurulamayan bir Netenyahu var. BM durduramıyor, kimse durduramıyor. Siyaset bakıyorsunuz ki Gazze’ ye otel yapacağım diyene dostum diyebiliyor. Her şey birbirine girmiş durumda. Dolayısıyla mevzu şuraya gelmiş. Türkiye'de artık Olmazlar olur, olurlar olmaza falan girmiş siyaset ilkesizlik alanında artık kimin sözüne itimat edelim? Kime güvenelim biz arkadaş? Kimin sözü doğrudur diyemeyecek kadar felce olmuş durumda. Hainlerle kahramanlar yer değiştiriyor İki yılda bir hainlerle kahramanlar yer değiştiriyor Türkiye'de. Yani Türkiye'nin siyasal algoritması da buna göre değişiyor. Hain kimdi? Devlet düşmanı kimdi? Beka neydi? Kim kiminle beraberdi? Kim dosttu, kim düşmandı belli değil. Siyaset kurumu artık bir güven öznesi olmaktan çıktı. Siyasetçiler layüselvarlıklar olduklarını düşünmeye başladılar. Herkes hesap veriyor. Peki bu siyaset her istediğimi söylerim, her istediğimde dost olurum, düşman olurum, düşmanlığımın da dostluğumun da hikmetinden sual olunmaz. Bu ukalalık nereden bulaştı? Bu siyaset ne zaman hesap verecek? PKK öyleydi böyle olabilir. Daha önce Irak'ta da oldu. Gözümüzün önünde Saddam’a kaç bin tır silah verdiler. PYD'ye verilen silahların kaç bin katını verdiler Saddam'a? Saddam bir ara Avrupa'nın göz bebeğiydi, İran'a vururken. Aslan Saddam, kaplan Saddam, yürü Saddam, arkandayız Saddam. Sana silahlar veriyoruz Saddam. Sonra Saddam'ın akıbetine bakın. Bu Ortadoğu ayartılmış. Kendisine devlet vaadiyle kandırılmış, kendilerine imkân verilmiş. Sonra ülkeleri, ırzları, iffetleri çiğnenmiş ülkeler toplamıdır bu Ortadoğu. Kendi evlatlarının cenazesinin üstünden, evlatlarını vuranlara seslenmiş anaların yurdudur burası Bizi PKK ile vurdular. PKK ile vururken Kürtleri bizden koparmaya çalıştılar. Biz 41 yıldır terörle mücadele ediyoruz, evlat veriyoruz. Bir gün mesela PKK'ya kızıp Kürt'e kaşımızı,gözümüzü düşürmedik. PKK'yla Kürt'ü bizden almaya çalıştılar,koparamadılar, başaramadılar. Kendi evlatlarının cenazesinin üstünden, evlatlarını vuranlara seslenmiş anaların yurdudur burası. Trabzon'da bir şehidimizin anası 90’larda evladını vuranlara seslenebildi. Evladının naaşının üstünden dedi ki; ‘çıkışı yok bu yolun, dönün evlerinize.’ Kendi evlatlarının katiline böyle seslenebilen analarının yurdudur. PKK ile yapamadıklarını Netenyahu ile yapmaya çalışıyorlar PKK ile yapamadıklarını Netenyahu ile yapmaya çalışıyorlar. Kürtleri Netenyahu'nun azgınlığının şemsiyesi yapmaya çalışıyorlar. Adı otonom bölge. Aslında bir terör devleti ama İsrail'in güvenlik şemsiyesi gibi çalışacak. YPG, PYD bölgesinde bunlara tahsil edilmiş alan. Benim burada rahatsızlık duyduğum şey şu; Siyasetin, ferasetinin sınıfta kaldığı yer. Bizimkilere diyorlardı ki o zamanlar, bu Ortadoğu'ya biz girersek züccaciyedükkanına girmiş fil gibi oluruz, siz bu bölgeye 400-500 yıllık ağabeylik yaptınız. Buranın rehabilitasyon sürecinde sizin bulunmanız çok iyidir. Siz buranın ağabeyi olursanız, modern Müslüman ülke olarak, Ortadoğu gibi değilsiniz siz, burada bizim partnerimiz olun. Bu bölgenin demokratikleşme süreçlerini sizlerle beraber yönetelim. Büyük Ortadoğu Projesi. Bize bunu dediklerinde PKK'ya, PYD’ye devlet kuracaklarını biliyorlardı. Benim burada hassasiyet noktam şu; 2025'deyiz, 2035'te ne planlıyorlarsa ona engel olmamız lazım. Terör devletine engel olmamız lazım. Yine aynı tezgâh Büyük Kürdistan dedikleri şey, Büyük Kürdistan değildir. Bu İsrail'in güvenlik şemsiyesidir. Bu son ayartılmamış, son kandırılmamış, kalbi, ırzı, iffeti çiğnenmemiş, son topluluktur. O yüzden 40 yıldır direniyoruz. PKK'ya PKK diyoruz, Kürt'e kardeş diyoruz. PKK'ya düşman diyoruz, Kürtleri asla kaptırmayacağız diyoruz. Şimdi yine aynı tezgâh. Son parçası geliyor. İran'a kadar uzanacak sonra Türkiye’yi de içine dahil edecekleri bir bölünme sürecinin, 100-150 yıllık projedir bu belki. Doğu sorunu diye başladığımız, konuştuğumuz şeyin şubeleridir bunlar. Ama böyle komplocu olmaya gerek yoktur. Onlar hep onu isteyecekler. Türkiye'de hep buna direnecek. Biz hamaset girdabına düşmeden vazifelerimizi doğru yapmalıyız. Dış kürtler diye bir mesuliyetimiz vardı Yani sizin diplomasi dediğiniz şey başınıza bela gelmeden, bu kadar silah buraya verilmeden, PKK bu kadar silahlandırılmadan sizin araya girmeniz gerekir. Yani mevzilerinizi almanız lazım. Benim gördüğüm şey şu, devletimiz çadır devleti değildir, büyük bir devletiz. Ama büyük devlet olmamızı artık göstermek zorundayız. Başımıza bela geldikten sonra toparlanmaya yeteriz değil. Başımıza bela gelmeden tedbir alabilen, yönetebilen devlet. İsrail'e tek karşı çıkanlar Müslümanlar değil. Her vicdan sahibi karşı çıkıyor. Onlarla birleşmek lazım. Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur gibi bir romantizme kalbimizi kaptırıp kendimizi kapatmamalıyız. Sen ülkenin sorunlarını çözeceksin. Mesela bizim bir ayıbımız var. Dış Türkler diye bir hassasiyetimiz var. Ama bizim bir dış Kürtler diye de bir mesuliyetimiz vardı. İhmal ettik. Dış Kürtler diye bir mesuliyetini ihmal edince o dış Kürtler başkasının Kürtler haline getirildi. Dolayısıyla sen dış Türkler dediğin kadar dış Kürtler diyebilseydin, ona uygun stratejiler geliştirebilseydin bugün başka şeyler konuşacaktın belki. Sen burada Kürt dediğine kardeş dediğine öbür tarafta peşmergediyorsun. O da bunların akrabası. Bunlar onların akrabası. Bu süreçleri yönetebilecek bir derinlikli diplomasiyi, stratejiyi yönetemedin orada. Avrupa bizden vazgeçemez ama... Türkiye; meşruiyet alanlarını doğru kullanacak, gücünü doğru kullanacak, toplumsal beraberliğini doğru kullanacak, kapasitesini doğru kullanacak, dostlarını doğru seçecek.Avrupa'ya ihracat yapıyoruz. Bu kadar bu koordinatlarımızın, dilimizin böyle olmasına rağmen hala yüzümüz bin yıldır olduğu gibi Avrupa'ya dönüyoruz. Dolayısıyla Avrupa bizden vazgeçemez ama pazarlığı doğru yapabilecek imkân senin gücüne bağlıdır. Finans krizi yaşıyorsun, bütçe açığın var, cari açığın var. Rekabet gücün yok. Bu şartlarda senin herhangi bir sorunu çözebilmek kapasiten azalıyor. Yani güçlü olsan başka olur. Gözden çıkarılamaz partner olsan mesela. O zaman senin diplomasinde, senin iş yaptığın firmalar senin diplomatın oluyor. Lozan vurgusu Lozan hassasiyetinin böyle düşük volümlü kalmasının sebebi budur. Yani hakikaten iç ses gibi bir grup dindarlarımız şöyle demeyi çok severler; ‘Lozan da yani biraz başımıza dert doldu.’ Ne dert oldu başımıza? Bu ulus inşa edildi. Şimdi bakıyorum bunların dillerinde şöyle bir şey var; Asli unsur, tali unsur. Yahu bu imparatorluk terminolojisidir. Asli unsur, talih unsuru imparatorlukta olur. Ulus devlette böyle bir şey olmaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan Türk Itlak olunur. Dünyanın en medeni vatandaşlık teminidir. Ne istersen olabilirsin. Asla kimlik inkâr diye bir şey yoktur. Bu topraklarda ırkçılık yeşermez. Halbuki bizim demokrasimizinstandartlarındaki aşınma suistimal alanlar oluşturdu. Bugün bunu halledersiniz, yarın Aleviler'i kaşırlar. Onu halledersiniz, daha önce dindarlar kaşırdılar. Onu halledersiniz, daha önce milliyetçiliği, komünizmi kaşırdılar. Çatışma alanlarından sizin ülkenizin yaşam standartları, demokrasi ve hukuk standartları kötü olunca o sorunları kaşıyarak toplumsal faylarınıza enerji yüklüyorlar zaten. Çözün ülkenizi yaşanabilir ülkeler sıralamasında yükseltin. Bunu yapmazsanız şimdi Lozan diyorlar. Lozan'da teşkilat-ı esası kanununa yürüyorlar. Diyorlar ki iki kurucu unsur… Lozan demelerinin sebebi odur. Aynı hatayı ikinci kere yapıyorsunuz PKK şöyle bir propaganda aksına kendini taşımaya çalışıyor. Mücadele ettik, başardık. Silahlı terör mücadelesini yapmasaydık biz bu hale gelemezdik. Bu devleti karşısında böyle muhatap alamayacaktınız. Zaten benim itirazım da orayadır. Siz 260 kişi kaldığını söylediniz, elinde bırakacak silahı kalmamış terör örgütüne. Nasıl olur da bu propagandaya imkân verirsiniz? Bunu daha önce yaptınız çözüm sürecinde. Daha önce çözüm sürecinde PKK'lılar şöyle geziyordu. Bu devleti sizin karşınızda biz çöktürdük. O zaman yaptığınız hatanın aynısını şimdi ikinci kere yapıyorsunuz. O zaman şehirlerinizi kaybettiniz. Şimdi devletinizin aklını kaybediyorsunuz. O yüzden bu dilin önünde arkasındaki şehveti görüyorum. Onlar böyle heves edecekler. Ama anayasayı falan bu işlere bulaştıracaklar mı göreceğiz. Şimdi bu meşruiyet kaybının yetkiye ihtiyacı vardır Siyasetçilerin dostluğuna, düşmanlığına, ittifaklarına, hasımlıklarına asla itibar edilmez. Bunlar dost olduklarına düşman, düşman olduklarına dost olurlar. Bunların ipiyle kuyuya inilmez duygusu çok galiptir. Geçen seçimi kazandığınız pratikle bu seçimi hedef haline getiriyorsunuz. Siz geçen seçimi bunların canını okuyacağız. Bunlar kazanırlarsa bu yapılanların hepsinin daha beterini yapacaklar diyenlerin hepsi bin beterini yapıyorlar. Geçen seçim vekaletinizi böyle aldınız. Bunu milletin unutmaması lazım. Fakirliğe, yüksek enflasyona, işsizliğe razı oldu millet. Dedi ki ‘biz aç kalırız, vatansız kalmayız.’ Çünkü hükümet şöyle propaganda etti. ‘Tamam biraz maddi zorluklarımız var. Halledeceğiz. İşiniz yok ama vatansız da değilsiniz. Devlet millet düşmanlarına da gülmedik. Eğer bunları seçerseniz bunlar Öcalan’la oturacaklar. Öcalan’ı serbest bırakacaklar. Demirtaş’ı bırakacaklar.’ Bir sürü şey söylendi. Şimdi hükümetin seçimi kazanmak için kullandığı pratikteki itham ettiği ne varsa şimdi propaganda diye savundu. Şimdi bu meşruiyet kaybının yetkiye ihtiyacı vardır. Siz PKK ile mücadele etmek için milletinizden onay aldınız. Siz bu PKK'nın canını okuyacağız. Bu Kandil'le beraber olanlarla rekabet edeceğiz. Bu vatanı onlara bırakmayacağız. Cumhurbaşkanlığı makamınınKandil'in gölgesinde seçilmesine müsaade etmeyeceğiz. Seçmeye heves edenlerin de canını okuyacağız dediniz. Böyle seçildiniz ve millet bu hassasiyetinizi vatansız kalmayalım, devletsiz kalmayalım, işsiz kalalım, aç kalalım diye seçti. Siz vatandaşınızdan yetkiyi böyle aldınız. Aldığınız yetkiyi şimdi Öcalan'a umut hakkı, Tecrid Kaksın, PKK’lılara af falan… Madem bu kadar iddialısınız, o zaman seçim propagandasını şöyle yapsaydınız; ‘Aziz milletimiz bize oy verin, bize oy verirseniz İmralı'ya heyet göndereceğiz’ deseydiniz. Deseydinizde görseydiniz. Deseydiniz ki bize oy verir, seçerseniz Öcalan'ı mecliste konuşmaya çağıracağız. Meydan meydan gezip deseydiniz ki ‘aziz milletim bize oy verin. Terörsüz Türkiye hedefi için biz İmralı'yı muhatap alacağız. DEM heyetini karşılayacağız. Çocuklarınızın katilini meclise çağıracağız.’ PKK kendini feslesin. Şimdi aldığınız yetkinin meşruiyeti kalmadı. Boşa düştünüz. Şimdi bu boşa düştüğünüz yetki için onay ihtiyacınız var. Kafanıza göre seçildiniz. Seçilmişlikten doğan hakkınızı istediğinizi yapma hürriyetine dönüştüremezsiniz. Seçilmiş olmayı her şeyi yapma hakkı zanneden bir siyasal üslup gelişti. Trump'ta da var bu. Trump'ı görünce bizimkiler bayağı kibardır. Trump seçildim, Gazze'ye otel yapayım diyor. Delirmiş durumdalar. Seçimli krallar dönemi başladı dünyada galiba. Böyle bir metodolojik savrulma var. Tayyip Bey'in, AK Parti'deki arkadaşların ve hükümetin şunu bilmesi lazım. Siz seçildiniz. Nasıl yönetme yetkisini aldınız anlamına gelmiyor bu. Nasıl yöneteceğiniz kanunlar, kurallar belirliyor. Siz sadece yönetme yetkisi aldınız. Siz şimdi seçilmişliğinizi, istediğimi yaparım yetkisi zannediyorsunuz. Yetkiniz boşa düştü. Meşruiyeti yoktur bu yetkinizin. Bunun tam tersini propaganda edebilirsiniz. Bu bir referandum talebi. Vuranlara soruyorsunuz, vurulanlara da soracaksınız 41 yıl çok ağır bedel ödediğimiz bir süreç. Vuranlara soruyorsunuz. Ne yapalım diye. Vurulanlara da soracaksınız. Vuranlara kongre topla diyorsunuz. Sanki İnsan Hakları Derneği kongresi yani. Sanki işte Çevre Koruma Derneği kongresi. Ne kongresi toplatıyorsunuz bunlara? Kongre toplatıyorsunuz. Sonra kararlarını açıklayacaklar diye önceden Kandil’in ulağı gibi konuşmaya başlıyorsunuz. Bugün gelecek müjde, yarın gelecek müjde. Yani koca hükümet Kandil'in vereceği müjdeli haberlerin ulağı gibi davranmaya başladı. Bundan da mahcubiyet duymuyorsunuz. 40 yıldır devlet millet yaşasın diye evlatlarını verenlere soracaksınız. Yani sizin bunu yapmaya yetkiniz yok. Milletinizden bunun tersini diyerek yetki aldınız. Yani sizin bu yetkinizi tam bu yaptığınız şekilde milletinize sunmanız lazım. Çünkü milletiniz size bunun tersi için oy verdi. Milleti kandıramazsınız. Bu yetki kaybı, meşruiyet kaybının onaya ihtiyacı vardır. Referandumu ben epeydir dillendiriyorum. Bu referandum hükümetin siyasi olarak bu meseleyi çözme samimiyeti varsa diyelim, bu samimiyetin de toplumsal temelini kuvvetlendirecek bir şeydir. Yani siz böyle istediğimi yaparım, şehit anılarına yemek veririm, yemekte onlara duygusal bir konuşma yaparım da olmaz bu iş. İki tane yetim çocuk için ölüyor Şehitlerimiz ölmez diye konuşmayı çok sever siyasetçilerimiz. Şehitler ölmez ama siz dönüp geldiğinizde bir saat sonra mezarın başına gidin bakalım, kim kalıyor mezarın başında. Onlar için ölüyor. Bir garip anne için ölüyor. Bir garip baba için ölüyor. İki tane yetim çocuk için ölüyor. Uzuvlarını kaybedenler var. Cumhurbaşkanımız dahil AK Parti grubunda mesela şöyle yapın. 60 sene yaşıyorlar, diyelim 20 yaşında gazi oldu. Gözlerini kaybetti, 60 sene gözleri olmadan yaşıyor bu insanlar. Gözünüzü kapatarak gruba gider misiniz lütfen 5 dakika. İnsanlara biraz empati yapın. Gözlerinizi kapatın ve gruba gidin bakalım gidebiliyor musunuz? Gazi oldu, gazilik çok büyük bir makam diyorsunuz. Bizim hissemize konuşma yapmak düşüyor. İnsanlar bu gazi oldukları duygusuyla 60 sene geziyorlar. Uzuvlar olmadan geziyorlar. Kolsuz bacaksız geziyorlar. Bu süreci size yaptıran şey nedir? Süreci bilmiyoruz. Kim başlattı? Bilmiyoruz. Niçin mesela bunu 99'da başlatmadınız? Bilmiyoruz. 2013'te niçin sövdünüz birbirinize? Bilmiyoruz. Devlet Bey şimdi olağanüstü ferasetiyle bir şey yaptı diyelim. Sizin bu olağanüstü ferasetiniz 2013'te niçin Tayyip Bey'i sövüyordu? Niçin o zaman birbirinize galiz laflarla hakaret ediyordunuz? Mesela 99'da sizin iktidarınızda teslim edildi. Bugün razı oldunuz bu metin, bu PKK adına açıklanan bu metin razı olsaydınız bu 26 yılda kimse ölmeyecekti. Bunun hesabını kim verecek? Yani 2013'te mesela razı olsaydınız bu metne. Yine o zaman birbirinize galiz hakaret etmeseydiniz yine olmayacaktı. Bize şunun izahını yapacaksınız. Bu süreci size yaptıran şey nedir? Ben sürecin Öcalan'ı bize veren mekanizmayla bize bunu yaptıran mekanizmanın aynı olduğunu düşünüyorum. Çünkü rahmetli Bülent Ecevit biz bunu yakalamadık. Bizi bunu paketlediler, verdiler. Niye verdiler anlamadım dedi. Aradan geçiyor 26 sene efendim. Bu süreç niye başladı anlamadık. Dolayısıyla bu kadar büyük... Bu kadar toplumsal bedeli bu kadar ağır olan bir süreci yönetiyorsanız ciddi olacaksınız. Planlar doğru konuşulacak. Silahlar diyorsunuz belli değil. Adamlar diyorsunuz belli değil. PKK diyorsunuz PYD ne olacak? KCK ne olacak? SDG ne olacak? Ne konuşuyorsunuz? Bu işin Suriye ayağı ne? Bunlarla ilgili hiçbir mevzu yok. Her dediğinin tersini bu kadar rahat söyleyebilme hevesinde olan bir hükümet. Paldır küldür her istediğini böyle yaparım, bir şey olmaz diyebilen, gelişine topa vurayım Allah kerimdir diyebilen bir hükümet. Bizim endişe sebebimiz olmasın mı? Yani bunun tam tersini 3 ay sonra söylemeyeceklerinin garantisi ne mesela? Yani hiçbir garantisi yok. Bu millet sizin deneme tahtanız değil. Bu millet sizin öğrenme maliyetlerinizi göğüslemekten yoruldu artık. Sizin tecrübe alanınız değil. Biz sizin tecrübe kazanacağınız, akıllanacağınız ve bunun bedelini bize ödeteceğiniz mekanizmada kurbanlarınız değiliz. Haddinizi bileceksiniz. Milletinize hesap vereceksiniz. Milletinize ne yapacağınızı, niçin yaptığınızı ve bunu size yapanların yaptıranların hangi tehlikeyi savuşturduğunu anlatacaksınız bize. Yani diyeceksiniz ki efendim biz bunu şu yüzden yapmak istiyoruz, şu tehlikeyi savuşturuyoruz, ne tehlikeyi savuşturuyorsanız onu da söyleyeceksiniz bize. Devletin başında devlet varsa ne bu hal! Ben devletin aklı dediğim şeyin uzunca zamandır hayal kırıklığını yaşayan bir kardeşinizim. Devlet aklı dediğim şey eğer akıl olarak devletin başında olsaydı bugün bizim başımıza bu belalar gelmezdi. Rahmetli Başbuğun vefatından sonra devletin başına devlet gelecek coşkusu Milliyetçi Hareket Partisi'nin enerjisini konsolide etmişti. Devlet Bey'in ismiyle Ülkücü Camii'nindevletleşme mesuliyeti birleşti. O hissiyat devletin başına devlet gelecek, devlet devlet olacak dendi. Şimdi devletin başında devlet varsa bu ne bu ülkenin hali? Bu enflasyonun hali ne? Devletimizin başında devlet varsa, devletimizin bir aklı varsa, bu akıl sofrayı büyütmüyorsa, ülkeyi büyütmüyorsa, neye yarıyor bu akıl? Siyasetin her seçimi kendi lehine yönetmesine imkânveriyor olabilir. Devlet aklı diye bir şey var diyorlar, bu akıldan milletin hissesine zenginlik düşmüyor. Çocuklarımıza iş düşmüyor. Çocuklarımıza kariyerlerini planlayacakları imkândüşmüyor. Öngörülebilir bir ülke düşmüyor. Yahu üretime fırsat düşmüyor. Bu akıl neye yarıyor tam olarak? Aklımız var, bize faydası yok. Aklımız var, bizim hayatımızda faydası yok. Yaşam standartlarımızda faydası yok. Ülkenin itibarına faydası yok. İktidar olma imkanını 25 yıldır yönetiyor Türkiye'de iktidar, mazeretsiz iktidar. Muhalefet de bu kadar soruna rağmen iktidar olamamanın mazeretsizliği ile mahkûm. Yani iktidar artık 'benim gücüm olsa şunu yapardım' diyemez. Muhalefette, yeteri kadar sorun yok milletin umudunu kazanabileceğin bunu diyemez. Dolayısıyla bu mazeretsizlikalanında bir tahterevalli oluştu. AK Parti'ye dedim ki, 'muhalefet bizden daha kötü diye iktidarda kalma şansı bırakmamak için kurulduk.' Tayyip Bey'in siyasi pratiği çok ilginç. İktidarda 25 senedir duruyor, 2 senesi daha var. Her seçimi muhalefete oy verilmez diye kazanıyor. Muhalefete oy verilmez diyerek iktidar olma imkanını 25 yıldır yönetiyor beyefendi. Her seçim gelip diyor ki 'bu CHP'ye oy verilmez.' Millet diyor ki 'zaten vermiyoruz.' İktidara yeni gelecekmiş taklidi de yapabiliyor beyefendi. Bütün bu sorunların hepsinin kaynağının muhalefet olduğuna seçmeni inandırıyor. Dolayısıyla bu 'muhalefet benden daha kötü' diye iktidarda kalma imkanını ortadan kaldıralım. Bu tahterevalli son bulsun. İlüzyon şu... Diyelim ki biz kalbimizle milletin bizim anahtar diye çözüm diye söylediğimiz yere aitiz. Biz partiye girip A diyeceğiz, anahtar diyeceğiz. Yani oy yakacağız. Başka türlü olmaz. Çünkü biz itirazı yetim bırakamayız. Bu memlekette başımıza ne geliyorsa itirazın yetim kalmasından geliyor. Hükümetin ihtiyacı ne? Milletvekili mi? Değil. Hükümetin ihtiyacı bir daha seçim kazanmak mı? Değil. İllüzyon var. İllüzyon şu, 2028 seçimlerinde şu anda elinizde olmayan neyi kazanacaksınız ki siz seçim kolluyorsunuz yahu? Şimdi neyiniz eksik? Hangi programı tatbik edeceksiniz de kudretiniz yetmiyor? O kudretin yerine 2028'de alacağınız kuvvet ne? Problem şu; sizin her türlü sorunu çözmek için gücünüz var. Sandıktan çıkaracağınız hiçbir şey bu memleketi düze çıkarmayacak. Sizin akla ihtiyacınız var, ahlaka ihtiyacınız var. İstişareye ihtiyacınız var. Bilene sormaya ihtiyacınız var. Bunları olana sandıktan kuvvet çıkar. Siz sandıkta yanlış bir şey arıyorsunuz. Sizin her şeyi yapmaya gücünüz var. Sadece mezardan sağ adam çıkaramıyorsunuz. Kurucu önder ne demek? Hiç mi saygınız yok millete! Bir gün bir milim oynamadım ben. Hani kem söz de etmedim. Ben terk ederek itibar buldum. Yani nimet terk ederek, mevki bırakarak… Devlet Bey'in Tayyip Bey'e, Tayyip Bey'in Devlet Bey'e dediği lafları dünyada herhangi bir Ademoğlu'nun birbirine söylemesi mümkün değil. O olduktan sonra insanların şunu demeye hakkı vardı. Herkes her şeyi yapabilir. Kurucu önder ne demek? Ya 41 yıldır evlatlarınızı öldü. Hiç mi saygınız yok milletinize yahu? Efendim literatürmüş. Ne literatürü ya? Literatürün canı çıksın. Siz bu dediğiniz lafların tam tersini Öcalan'a muhatap olarak getirilecek demokrasi yere batsın. Yani burada tahmin diye söylesem programdan sağ çıkamazdım.Ağıralioğlu, hükümetin PKK ile mücadele konusunda aldığı yetkiyi, şimdi Öcalan'a umut hakkı tanıma gibi adımlarla boşa düşürdüğünü belirtti. Bu durumun, hükümetin meşruiyetini sorgulanır hale getirdiğini ifade eden Ağıralioğlu, referandumun, bu meşruiyet kaybını gidermek ve toplumsal mutabakatı sağlamak için önemli bir fırsat olduğunu savundu. Ayrıca, dış Kürtler meselesine de değinen Ağıralioğlu, Türkiye'nin bu konuda ihmalkar davrandığını ve bunun sonuçlarını yaşadığını ifade etti. Ağıralioğlu'nun bu açıklamaları, çözüm süreci tartışmalarının yeniden alevlenmesine ve referandum taleplerinin daha da güçlenmesine yol açabilir.