Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, Düzce'de partisinin ilçe kongresinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin su kaynaklarının korunmasının ve toprakların bilinçsizce imara açılmasının önüne geçilmesinin hayati önem taşıdığını belirtti. Ağıralioğlu, su savaşlarının kapıda olduğunu ve mevcut kaynakların milli iradeyle yönetilerek israfın önlenmesi gerektiğini vurguladı. Partisinin bu konuda kararlı adımlar atacağını ve toprakların namus gibi korunacağını ifade etti. Ağıralioğlu, iktidara geldiklerinde bu konudaki yanlış uygulamalara son vereceklerini ve gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakacaklarını söyledi. Peki, Ağıralioğlu'nun bu konudaki somut çözüm önerileri neler? Türkiye'nin su ve toprak politikalarında ne gibi değişiklikler öngörülüyor?

DÜZCE - BHA

Dünyanın en büyük sorunlarından biridir. Su savaşları geliyor! Bugün Doğu’daki azgınlığın arkasında da; Fırat'ın, Dicle'nin sularının hesabı var. Bir damla suyumuzun milli kaynaklar iradenizle birleşip bir damla suyumuzun israf edilmediği, bir karış toprağımızın azgın bir imar hırsına kurban edilmediği yeni bir yönetim dönemi vaat ediyoruz. Suyumuzu koruyacak; toprağımızı imar hırsına kurban etmeyeceğiz” diye konuştu.

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, partisinin Düzce Merkez İlçe Kongresine katıldı. Ağıralioğlu’na başkanlık divanı üyeleri ile Düzce teşkilatı da eşlik etti. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yavuz Ağıralioğlu, konuşmasında özetle şunları söyledi:

Memleket umudunu büyüteceğiz

“Biz Türk milletinin varlığıyız. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilelebet varlığının teminatıyız. Bu topraklarda devlet neyin üstünde varsa biz oyuz. Millet neyle ayaktaysa biz o değerlerle beraberiz. Devlet, milletin bin yıllık varlığına nezaret eden her kıymetle Anahtar Parti’yiz. Parti kavgasına değil; muhasebesi edilmiş yüzyıllara, son 20 yılda imkân bulduğumuz halde omuzlarımıza dert diye bıraktıklarınıza isyanla, itirazla değil, şuurla, akılla, ahlakla itiraz ediyoruz. Memleketi sizden alacağız! Bize vaat ettiklerinizin başında adalet vardı. Adaleti gerçekleştirdiğinizde sonunda kalkınma vardı. Yolun başında tevazu vardı. Bir memleketi ayağa kaldırma koordinatlarını siz saydınız. Bir memleket nasıl ayağa kalkar koordinatlarını 2002'de saydınız. 'Adaletle kalkınır' dediniz, isminiz 'Adalet'ti. 'Adalet olmazsa olmaz' dediniz. Soyadınız 'Kalkınma'ydı. Devlet adamları, kendileri zengin olan değil, milletlerini zengin yapmak zorunda olanlardı. Fakir sofralarına oturdunuz. Fakir sofralarındaydınız. Fakir sofralarına niçin oturdunuz? Oy derdine, rey derdine değil, sofrasına oturacak fakir bırakmayacağız diye söz verdiniz. 'Bugün bu fakirlerin sofralarına biz tutunuyoruz' dediniz. 'Bizi iktidarda tutarsanız sofrasına oturacak fakir bırakmayacağız' dediniz. 23 yıldır iktidardasınız. 2,5 milyon fakirle almıştınız memleketinizi. Şimdi 17,5 milyon fakir var diyorsunuz. Memleketinizde pazarlar kapandığı zaman ucuz bir şeyler alayım diye çürükleri almak zorunda kalanların olduğu yerde 400-500 milyon dolarlık uçaklarınız var. Ona 'itibar' diyorsunuz. Mahcup olmuyorsunuz. Memleket nasıl kalkınır biliyorsunuz siz. Siz memleketin nasıl kalkındığını biliyorsunuz. Biz de sizden öğrendik. Biz, memleketin nasıl kalkınacağını, doğru yapmazsanız nasıl yıkılacağını da sizden öğrendik. O yüzden Anahtar Parti var...

Mülakat devranına son vereceğiz

Mülakat adaletsizliğine son vereceğiz, mülakatı kaldıracağız. Ölçme ve değerlendirme kriterlerini çok rahatlıkla, bilimsel olarak o eğitim süreçlerinde yapabiliriz. Mülakat adaletsizliğiyle çocukların umuduna, devletine bağlılığına, dinine, imanına, saygısına zarar getirdiğiniz bu berbat iklimi değiştireceğiz. 60 puan alan çocukları kendi yanınızda duruyorlar diye, 90 puan kazanmış çocukları 'sizin gibi, sizin mezhebinizde, meşrebinizde değil' diye eliyorsunuz. Mülakat adaletsizliğinde gördüğünüz, tayinde, terfide gördüğünüz, yükseliş imkânlarında gördüğünüz, terfi haklarında gördüğünüz yahut sendikaların uygulamasında gördüğünüz bir şey var: 'Bizimle olursanız, bizden olursanız yükselirsiniz. Bizden olmazsanız, hak etseniz bile asla yükselemezsiniz' dönemine son vereceğiz. Kendi öğretmenlerinize şöyle diyorsunuz: 'Bizim sendikadan olursan amir olabilirsin. Başka sendikadan olursan yükselemezsin.' Yani çocuklarınızın geleceğine emanet ettiğiniz öğretmenlerinize şahsiyetsizlik teklif ediyorsunuz. Diyorsunuz ki onlara, 'Bizden olun, bizim gibi düşünmüyorsanız da münafıklık yapın ama bizim çocuklarımıza dürüstlük öğretin.' Bu devrana son vereceğiz.

Topraklarımızı, suyumuzu koruyacağız

Sistem kuracağız. Ambarlarımızı kendi ülkemizden, kendi topraklarımızdan yetiştirdiklerimizle dolduracağız. 14 senedir dışarıdan hayvan getiriyorsunuz. Ovalarınızı, Sakarya'nın ovalarını, Ödemiş'in ovalarını, Ünye'nin ovalarını, Bolu'nun ovalarını, Bursa'nın ovalarını, Muş'un ovalarını, Harran Ovası'nı, Ergene Havzası'nı her tarafı çimentoluyorsunuz. Beton dolduruyorsunuz her tarafı. Topraklarımız bin yılda oluşuyor. 3-5 yıllık para kazanma azgınlığına topraklarınızı kurban ediyorsunuz. Toprak ve Su Koruma Kanunu'nu yeniden aktif hâle getireceğiz. 29 metreye düştü yeraltı suları. Büyükşehirlerin çoğunda birkaç yıl sonra içme suyu sorunu olacak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin önümüzdeki dönem en mühim sorunlarından biridir su sorunu. Dünyanın en büyük sorunlarından biridir. Su savaşları geliyor! Bugün Doğu’daki azgınlığın arkasında da Fırat'ın, Dicle'nin sularının hesabı var. Bir damla suyumuzun milli kaynaklar iradenizle birleşip bir damla suyumuzun israf edilmediği, bir karış toprağımızın azgın bir imar hırsına kurban edilmediği yeni bir yönetim dönemi vaat ediyoruz. Suyumuzu koruyacak; toprağımızı imar hırsına kurban etmeyeceğiz. Topraklarımızı koruyacağız, namusumuzu korur gibi. Suyumuzu koruyacağız, haysiyetimizi korur gibi.”

Whatsapp Image 2025 12 01 At 11.44.15 (1)

Yavuz Ağıralioğlu'nun Düzce'deki konuşması, su kaynaklarının korunması ve toprakların imar hırsına kurban edilmemesi konusundaki acil önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Ağıralioğlu, su savaşlarının olası sonuçlarına vurgu yaparak, mevcut su kaynaklarının milli iradeyle yönetilmesinin ve israfın önlenmesinin önemini belirtti. Ayrıca, toprakların bilinçsizce imara açılmasının uzun vadede ülkenin geleceği için büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Ağıralioğlu, iktidara geldiklerinde bu konularda somut adımlar atacaklarını ve Türkiye'nin doğal kaynaklarını koruyarak gelecek nesillere daha yaşanabilir bir ülke bırakacaklarını vaat etti. Konuşma, su ve toprak politikalarının Türkiye'nin geleceği açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.