Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanan 'Fırtınada Gençliğim', izleyicileri derinden etkileyecek. Yönetmen Halil Babür, kendi hayatının en çalkantılı dönemlerini beyaz perdeye taşıyarak, göçün acılarını ve umutlarını gözler önüne seriyor. Bingöl'ün dağlarından Almanya'nın sokaklarına uzanan bu yolculukta, bir adamın yeniden doğuşuna tanık olacaksınız. Film, sadece bir göç hikayesi değil, aynı zamanda insanın içindeki fırtınalarla başa çıkma ve yeniden ayağa kalkma cesaretinin de sembolü. 'Fırtınada Gençliğim', kaybolan yıllara ve yarım kalan hayallere dokunan, unutulmaz bir sinema deneyimi sunuyor.
İbrahim Eren DALGIÇ / BİNGÖL - BHA
Senaryosunu kendisinin yazdığı ve yönetmen koltuğunda da oturduğu “Fırtınada Gençliğim”, Bingöl’ün soğuk dağlarından Avrupa’nın gri sokaklarına uzanan; acı, umut ve yeniden doğuşla örülmüş bir hikâyeyi anlatıyor.
Babür, hem kameranın önünde hem de arkasında, kendi hayatının en fırtınalı dönemlerini yeniden yaşadı. Film, Türkiye’de başlayan zorlu bir çocukluğun, yarım kalmış hayallerin ve göç yollarında yeşeren umutların hikayesini izleyiciye tüm çıplaklığıyla sunuyor.
“Coğrafya kader midir?” sorusu film boyunca yankılanıyor. Babür bu soruya, “Evet, kader bazen seni doğduğun toprakta sınar. Ama insan isterse, kendi fırtınasından da gemisini yapabilir. Ben o fırtınadan geçtim… Şimdi o gemiyle kendi yolumu çiziyorum,” sözleriyle yanıt veriyor.
Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya sığınan Halil Babür, yıllar boyunca geçmişinin ağırlığıyla ve yeni bir hayatın zorluklarıyla yüzleşti. “Fırtınada Gençliğim”, bu göç hikayesini bir kaçıştan çok, bir yeniden doğuş olarak ele alıyor. Soğuk sokaklarda, dilini bilmediği bir ülkede yeniden ayağa kalkmaya çalışan bir adamın hikayesi anlatılırken, özlemin, baba-oğul sevgisinin ve kaybolmuş yılların izleri her sahnede hissediliyor.
“Bu film sadece benim değil, herkesin hikayesi,” diyen Babür, filmi yalnızca kendi yaşamından değil, Avrupa’da benzer mücadeleler veren binlerce insan adına çektiğini söylüyor:
“Bu film, gurbette bir ekmek uğruna kendi gençliğini kaybedenlerin hikayesi… Kimi zaman kendi babamı oynadım, kimi zaman oğlumu, kimi zaman da içimdeki o susmayan çocuğu.”
Filmin en dokunaklı bölümlerinden biri, Halil karakterinin oğluyla yaşadığı ayrılıklar ve kavuşma hayali. Finalde oğlunun yarım kalan müzik albümünü tamamlaması, izleyiciye hayatın içindeki “tamamlanma” duygusunu gözyaşlarıyla hatırlatıyor. Her nota, geçmişle geleceği birbirine bağlıyor.
Babür’e göre “Fırtınada Gençliğim”, yalnızca bir göç hikayesi değil; insanın kendi içindeki enkazdan yeniden doğma cesaretinin filmi:
“Her insanın içinde bir fırtına var. Kimi o fırtınada savrulur, kimi o fırtınadan kendine bir yol açar. Ben yolumu sinemayla buldum.”
Filmin dünya prömiyeri, Almanya’nın kültür başkenti Hamburg’da gerçekleştirilecek. Şivan Perwer, Fatih Akın ve filmin oyuncu kadrosunun da katılımıyla gerçekleşecek gala, “Fırtınada Gençliğim”in uluslararası yolculuğunun ilk büyük adımı olacak. Bingöl, Diyarbakır, Mardin ve Elazığ dağlarından başlayıp Almanya’ya uzanan bu hikâye, hem kişisel hem de toplumsal bir yolculuğa dönüşüyor.
Filmin son sahnesi ise izleyiciyi derinden sarsıyor. Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’ya saygı duruşu niteliğindeki finalde, kamera Ahmet Kaya’nın Paris’teki mezarı başında duruyor. Babür, burada gençliğine, ülkesine ve tüm kaybedilen yıllara sessizce veda ediyor. O sahneyle birlikte film, bir kuşağın yarım kalmış hayallerine ve fırtınalardan doğan umuda selam gönderiyor.
Fırtınada Gençliğim
'Fırtınada Gençliğim', yönetmen Halil Babür'ün kendi yaşamından esinlenerek yazdığı ve yönettiği, Türkiye'den Almanya'ya uzanan bir göç hikayesini anlatıyor. Film, baş karakterin zorlu çocukluğunu, yarım kalan hayallerini ve yeni bir hayata tutunma çabasını konu alıyor. Babür, filmiyle sadece kendi hikayesini değil, Avrupa'da benzer mücadeleler veren binlerce insanın sesini duyurmayı amaçlıyor. Filmde, baba-oğul ilişkileri, özlem ve tamamlanma duygusu gibi temalar işlenirken, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'ya yapılan saygı duruşu da dikkat çekiyor. 'Fırtınada Gençliğim', insanın kendi içindeki enkazdan yeniden doğma cesaretinin dokunaklı bir portresi olarak hafızalara kazınacak.
