Türkiye'nin gözde tarihi mekanlarından Hasankeyf, Ilısu Barajı'nın suları altında kalmasıyla hafızalara kazınmıştı. Ancak, yaşanan kuraklık felaketi, beklenmedik bir şekilde tarihin yeniden canlanmasına vesile oldu. Baraj sularının çekilmesiyle birlikte, Yamaç Külliyesi ve çevresindeki birçok tarihi yapı, uzun bir aradan sonra ilk kez gün yüzüne çıktı. Bu olağanüstü durum, hem bölge halkını hem de tarih meraklılarını heyecanlandırdı. Uzmanlar, ortaya çıkan kalıntıların korunması ve detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
BATMAN - BHA
Batman’ın Hasankeyf ilçesinde Ilısu-Veysel Eroğlu Baraj gölü altında kalan tarihi yapı ve yerleşim yerleri, bölgedeki kuraklık nedeniyle su seviyesinin düşmesiyle yeniden ortaya çıktı. 2019 yılında barajın tamamen dolmasıyla sular altında kalan Yamaç Külliyesi ve çevresindeki birçok tarihi yapı, göl seviyesinin gerilemesiyle birlikte tekrar görünür hale geldi.
Yıllardır su altında kalan bu yapılar, hem arkeolojik hem de kültürel açıdan büyük önem taşıyor. Vatandaşlar, geçmişin izlerini yerinde görmek için bölgeye ilgi gösterirken, uzmanlar ise ortaya çıkan kalıntıların korunması ve belgelenmesi gerektiğini vurguluyor.
Kuraklık, sadece tarımı değil, tarihsel belleği de su yüzüne çıkarıyor. Hasankeyf’teki bu gelişme, barajlar ve tarihi miras arasındaki hassas dengeyi yeniden gündeme taşıdı. Baraj yapılmadan önce dünyanın en güzel antik kenti olarak bilinen Hasankeyf‘ten kalan bu manzaralar, geçmişteki güzelliğinin kaybedilmesi hüznü yaşanıyor.
Batman'ın Hasankeyf ilçesinde yaşanan kuraklık, Ilısu Barajı gölündeki su seviyesini önemli ölçüde düşürerek, 2019 yılında sular altında kalan tarihi yapıların yeniden ortaya çıkmasına neden oldu. Yamaç Külliyesi ve çevresindeki yapılar, yıllar sonra tekrar görünür hale gelirken, bu durum hem arkeolojik hem de kültürel açıdan büyük bir öneme sahip. Vatandaşlar, geçmişin izlerini yakından görmek için bölgeye akın ederken, uzmanlar kalıntıların korunması ve belgelenmesi çağrısında bulunuyor. Bu gelişme, barajlar ve tarihi miras arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gündeme getirirken, Hasankeyf'in eski güzelliğinin kaybolmasının hüznünü de beraberinde getiriyor.