8 Kasım 2025 Cumartesi
DOLAR 42.21 ₺
EURO 48.90 ₺
STERLIN 55.64 ₺
G.ALTIN 5,430.71 ₺
BTC 101,137.65 $
ETH 3,302.37 $
BİST 10,924.53

    Kadın Sufiler: Gelenek ve Modernlik Arasında Köprü Kuran Öncü Ruhlar!

    Yaşam 19
    Yayınlama: 8 Kasım 2025 Cumartesi 10:59 Kaynak: Kapsül Haber Ajansı

    Harvard'daki araştırmalar, Osmanlı'dan Cumhuriyete kadın sufilerin manevi rehberliklerini ve toplumsal etkilerini gün yüzüne çıkarıyor. Bu öncü kadınlar, gelenekle modernlik arasında nasıl bir köprü kurdu?

    Kadın Sufiler: Gelenek ve Modernlik Arasında Köprü Kuran Öncü Ruhlar!

    Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya'nın Harvard Üniversitesi'ndeki çalışmaları, tarihin tozlu sayfalarında kalmış, ancak topluma yön vermiş kadın sufileri aydınlatıyor. Bu kadınlar, sadece manevi rehberler değil, aynı zamanda toplumun isimsiz mimarları olarak öne çıkıyor. Osmanlı'nın son döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına uzanan süreçte, Hatice Cenan Sultan'dan Samiha Ayverdi'ye kadar birçok isim, gelenek ile modernlik arasında benzersiz bir köprü kurdu. Dr. Yalçınkaya'nın araştırması, bu kadınların manevi mirasını ve modern Türkiye'deki etkilerini gözler önüne sererek, günümüz kadınlarına ilham kaynağı oluyor.

    Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, Harvard Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmalarda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte kadın sufilerin manevi, kültürel ve toplumsal rollerini mercek altına aldı.

    Dr. Yalçınkaya, kadın sufilerin tarih boyunca “toplumun manevi dokusunu örerken satır aralarında kalmış kahramanlar” olduklarını söyledi.

    ABD’deki Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezinde doktora sonrası araştırmalarını sürdüren Dr. Yalçınkaya, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet döneminde yaşamış kadın sufilerin “gelenek ile modernlik arasında köprü kuran öncü şahsiyetler” olduğunu vurguladı.

    Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, Harvard Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmalarda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte kadın sufilerin manevi, kültürel ve toplumsal rollerini mercek altına aldı.

    ABD’deki Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezinde doktora sonrası araştırmalarını sürdüren Dr. Yalçınkaya, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet döneminde yaşamış Hatice Cenan Sultan, Semiha Cemal Hanım, Samiha Ayverdi, Safiye Erol, Meşkure Sargut ve Sofi Huri gibi isimlerin “gelenek ile modernlik arasında köprü kuran öncü şahsiyetler” olduğunu vurguladı.

    Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, “Bu kadınlar, resmi unvanlardan ziyade manevi rehberlikleriyle toplumsal birlik ve empatiyi güçlendirdiler. Onlar hep oradaydılar; gönül erleri yetiştiren gönül anneleri, kültürümüzün isimsiz mimarları oldular.” dedi.

    “Kadınlar geri plandaydı” algısı bir yanılgı

    Tasavvuf geleneğinde kadınların genellikle geri planda kaldığı yönündeki yaygın algıyı değerlendiren Dr. Yalçınkaya, kadın sufilerin tarihsel olarak tasavvufun görünmez mimarları olduğunu ifade etti.

    Dr. Yalçınkaya, “Tarihsel olarak baktığımızda kadın sufiler, tasavvuf geleneğinin görünmez mimarları gibidir. İlk İslam asırlarından itibaren kadınlar tasavvuf yolunda varlık göstermiş, ancak isimleri çoğu zaman kayda geçmemiştir.” dedi.

    8. yüzyılda yaşamış Rabia el-Adeviyye’nin, “kadınların da en yüksek manevi mertebelere ulaşabileceğini kanıtladığını” dile getiren Dr. Yalçınkaya, Osmanlı döneminde ise kadınların rolünün çoğunlukla tekke ve dergahların “gönül mutfağını işletmek şeklinde” olduğunu belirtti.

    Osmanlı’nın son dönemine damga vuran Ken’an Rifai Hazretleri’nin annesi Hatice Cenan Sultan’ın rolüne dikkat çeken Dr. Yalçınkaya, Hatice Cenan Hanım’ın oğluna olan nasihatini aktararak, bir kadın sufinin toplumsal birlik ve empatiyi nasıl yücelttiğini söyledi.

    Dr. Yalçınkaya, kadın sufilerin rolünün resmi unvanlardan ziyade manevi rehberlikte gizli olduğunu dile getirerek, “Dolayısıyla ‘kadınlar geri plandaydı’ algısı, tarihin satır aralarını okumadığımızda ortaya çıkan bir yanılgı. Aslında onlar hep oradaydı; gönül erleri yetiştiren gönül anneleri, kültürümüzün isimsiz mimarları oldular.” diye konuştu.

    Kadın sufilerin yaşam öyküleri birer yol haritası niteliğinde

    Modern dünyanın karmaşasında yön arayan kadınlar için tarihsel kadın sufilerin yaşam öykülerinin birer yol haritası niteliğinde olduğunu belirten Dr. Yalçınkaya, onların ortak paydasının irade, sabır ve sevgiyle kendi nefislerini aşarak topluma ışık saçmaları” olduğunu kaydetti.

    Cumhuriyet’in ilk kadın felsefecilerinden Semiha Cemal Hanım’ın hayatını, “akılla kalbin, bilimle maneviyatın buluşmasına örnek” olarak gösteren Dr. Yalçınkaya, onun felsefe eğitimi almasının tasavvuf yolunda engel değil, aksine bir donanım olduğunu, Semiha Cemal’in azminin, “ilim ve irfan birlikte olabilir” mesajını genç kadınlara ulaştırdığını söyledi.

    Samiha Ayverdi’nin, romanlarıyla tasavvufun sevgi ve olgunlaşma prensiplerini geniş kitlelere taşırken; Safiye Erol’un ise “bir kadının hem entelektüel hem de manevî olabileceğini” göstermesiyle dikkat çektiğini anlatan Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, “Meşkûre Sargut Hanım ise adanmışlığı ve hizmet anlayışıyla modern kadına sabır, sevgi ve sadakat dersi veriyor. Sofi Huri ise farklı bir kültürden gelip tasavvufun enginliğinde hakikati bulan evrensel bir örnek olarak sevginin sınır tanımadığını hatırlatıyor.” ifadesinde bulundu.

    Günümüz tasavvuf çevrelerinde Cemalnur Sargut’un annesi olarak bilinen Meşkûre Sargut Hanımefendi’nin yaşamını “tam bir adanmışlık destanı” olarak nitelendiren Dr. Yalçınkaya, onun hikayesinin modern kadınlar için sabır, sadakat ve hizmetin sembolü olduğunu kaydetti.

    Maneviyat, günlük hayatla bütünleşmeli

    Modern dünyadaki ruhsal doyumsuzluk ve aidiyet eksikliğine karşı kadın sufilerin birer “kutup yıldızı gibi yolumuzu aydınlattığını” ifade eden Dr. Yalçınkaya, bu figürlerin maneviyatın günlük hayatla bütünleşebileceğinin kanıtları olduğunu söyledi.

    Samiha Ayverdi’nin kadının toplumsal uyumdaki rolünü tanımlayan sözlerini hatırlatan Dr. Yalçınkaya, Ayverdi’ye göre kadının, “cemiyet ahenginin ipuçlarını elinde tutan ve aile kavramını petekleyip dolduran sırlı kuvvet” olduğunu belirtti.

    “Toplumsal birliktelik ve empati, maneviyat arayışındaki herkese iyi gelecektir.”

    Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, kadın sufilerin, özellikle 1966’da Samiha Ayverdi’nin öncülüğünde kurulan Türk Kadınları Kültür Derneği (TÜRKKAD) gibi sivil toplum faaliyetleri aracılığıyla “geleneksel maneviyatı modern toplum formuna adapte ettiklerini” ve bunun günümüzde STK’larda kadınların üstlenebileceği rol için yol gösterici olduğunu ifade etti.

    Kadın sufiler “modern Türkiye’de bir tür manevi arka plan liderliği” yaptı

    Harvard Divinity School’a sunduğu araştırma önerisinin temelinde, kadın sufilerin Cumhuriyet döneminde manevi geleneğin devamında üstlendiği “arka plandaki misyonun” yattığını belirten Dr. Yalçınkaya, kadın sufilerin “modern Türkiye’de bir tür manevi arka plan liderliği” yaptığını dile getirdi.

    Bu çalışmaların toplumsal hafızaya kazandırılmasıyla oluşacak etkiye değinen Dr. Yalçınkaya, şunları kaydetti:

    “Cumhuriyet döneminde tekkelerin resmen kapalı olduğu zaman diliminde, manevi geleneğin sönmeyen ışığı kadınlar sayesinde devam etti... Kadınlar bu geleneğin öznesi, aktörü, kurucusu, hamisi olagelmiş.”

    Sofi Huri gibi evrensel örneklerin İslam tasavvufunun kapsayıcılığını göstermesi açısından kritik olduğunu vurgulayan Dr. Yalçınkaya, yabancı meslektaşlarının bu hikayelere hayran kaldığını ve böylece “kültürel diplomasi” diyebileceği bir faydanın ortaya çıktığını belirtti.

    Dr. Yalçınkaya, sözlerini bu kadın sufilerin hayatlarından öğrenilecek daha çok şeyimiz olduğunu dile getirerek, şöyle noktaladı:

    “Bu kadın sufilerin hayatlarından öğrenecek daha çok şeyimiz var. Onları okudukça, anlattıkça hem kendimiz manevi olarak besleniyoruz hem de toplumumuza ilham olacak değerler kazandırıyoruz.”

    Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya'nın Harvard'da yaptığı araştırmalar, kadın sufilerin Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan süreçteki rollerini detaylı bir şekilde inceliyor. Araştırma, bu kadınların sadece tasavvuf geleneğinde değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve empatiyi güçlendirmede de önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Özellikle Samiha Ayverdi'nin öncülüğünde kurulan TÜRKKAD gibi sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, geleneksel maneviyatın modern topluma adapte edilmesinde öncülük ettiler. Bu çalışma, kadın sufilerin 'modern Türkiye'de bir tür manevi arka plan liderliği' yaptığını vurgulayarak, onların hayatlarından öğrenecek daha çok şeyimiz olduğunu belirtiyor. Bu kadınların hikayeleri, günümüz toplumuna ilham verecek değerler sunuyor.

    BENZER HABER
    İlk Yorumu Sen Yaz
    code