Şeker, sadece tatlılarda değil, 'light' ürünlerde bile sinsice saklanıyor! Uzmanlar uyarıyor: Fruktoz, metabolizmanın en büyük düşmanı olabilir. Hücre yaşlanmasından damar sağlığına, bağışıklıktan organ hasarına kadar şeker vücudumuzda nelere yol açıyor? Diyabeti uzun ve sağlıklı bir yaşamın anahtarına dönüştürmek mümkün mü? İşte uzmanından çarpıcı açıklamalar ve hayat kurtaran öneriler!
Günlük hayatta masum görünen birçok gıdanın içinde gizlenen fruktoz, aslında metabolizmanın en agresif düşmanlarından biri. Karaciğerde doğrudan yağ üretimini tetikliyor, insülin direncini hızlandırıyor ve hücre düzeyinde erken yaşlanmayı başlatıyor. Özellikle sık ve yüksek miktarda şekerli gıda tüketimi, pankreastan sürekli insülin salgılanmasına yol açarak tip 2 diyabetin kaldırım taşlarını tek tek döşüyor. Ancak kronik bir hastalığa dönüşen bu süreç doğru yönetildiğinde uzun ve sağlıklı yaşamın kapılarını aralıyor.
Acıbadem Life Danışmanı, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Sarıyıldız, “Bundan 40–50 yıl önce ölümcül bir hastalık olarak görülen diyabet, bugün doğru yönetildiğinde uzun ve sağlıklı bir yaşamın rehberine dönüşmüş durumda. Çünkü diyabet, bireye disiplinli yaşam alışkanlıkları kazandırarak beslenmeden uykuya, egzersizden stres yönetimine kadar tüm yaşam biçimini yeniden şekillendiriyor” diyor.
LİGHT ÜRÜNLERLE FARK ETMEDEN ŞEKER ALIYORUZ!
Birçok kişi şekeri yalnızca tatlılarda veya gazlı içeceklerde arıyor, oysa günlük hayatımızda tükettiğimiz unlu mamuller, kahvaltılık gevrekler, soslar ve özellikle “light” etiketli ürünler bile yüksek miktarda gizli şeker içeriyor. Bu ürünlerin çoğu, özellikle yüksek fruktozlu mısır şurubu ile tatlandırılıyor ve vücutta ciddi metabolik bozulmalara yol açabiliyor. Acıbadem Life Danışmanı, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Sarıyıldız, “Fruktoz, özellikle yüksek fruktozlu mısır şurubu formunda alındığında en agresif ve zararlı şeker türüdür. Karaciğerde doğrudan yağ üretimini tetikler, ürik asidi yükseltir ve insülin direncini hızlandırır. Fazla fruktoz, non-alkolik karaciğer yağlanması ve metabolik sendrom gelişiminin temel nedenlerinden biridir” ifadelerini kullanıyor.
ŞEKER VÜCUDUNUZA BUNLARI YAPIYOR
Şekerin vücut üzerindeki etkisi yalnızca alınan kaloriyle sınırlı değil; fazla glikoz ve özellikle fruktoz, hücre düzeyinde biyokimyasal değişimlere yol açıyor. Şekerin proteinlerle kontrolsüz birleşmesi sonucu ileri glikasyon ürünleri (AGEs) adı verilen bileşikler oluşuyor. Bu maddeler, dokulardaki protein, lipid ve DNA yapılarında çapraz bağlanmalara neden olarak doku elastikiyetini azaltıyor, hücrelerin fonksiyonlarını bozuyor ve yaşlanma sürecini hızlandırıyor.
5 MADDEDE ŞEKERİN VÜCUDA YAPTIĞI HARABİYET
Hücre yaşlanmasını hızlandırır: Glikozun proteinlerle kontrolsüz birleşmesi sonucu oluşan ileri glikasyon ürünleri (AGEs), doku elastikiyetini azaltır ve hücrelerin yenilenme kapasitesini düşürür.
Damar yapısını bozar: AGEs birikimi, damar sertliğine yol açarak kalp-damar hastalıklarının zeminini hazırlar.
Organ hasarına neden olur: Böbrek, göz ve sinir dokularında dejeneratif hasarlar oluşturur; diyabetin uzun vadeli komplikasyonlarını tetikler.
Bağımlılık benzeri etki yaratır: Şeker, beyinde dopamin salınımını artırarak geçici bir haz oluşturur ve bu da sürekli tatlı yeme isteğini körükler.
Bağışıklığı zayıflatır: Fazla şeker, nötrofil fonksiyonlarını yüzde 40’a kadar düşürerek vücudun enfeksiyonlara karşı savunmasını zayıflatır.
Acıbadem Life Danışmanı, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Sarıyıldız; “Şeker yalnızca kilo aldırmaz; hücre yaşlanmasını hızlandırır, damar yapısını bozar ve bağışıklığı zayıflatır. Bu nedenle diyabetle mücadelede asıl hedef, şekeri sadece azaltmak değil, vücudun biyolojik dengesini korumaktır. ”diyor.
DİYABETİ NASIL UZUN VE SAĞLIKLI YAŞAMIN ANAHTARI YAPARSINIZ?
Yüksek şeker alımı, pankreası sürekli insülin üretmeye zorlayarak hücrelerin bu hormona karşı duyarsızlaşmasına neden olur. Bu durum, insülin direnci ve ardından tip 2 diyabetin gelişimini tetikler. Ancak diyabet yalnızca fazla şeker tüketiminden değil; genetik yatkınlık, stres, uyku eksikliği ve hareketsizlik gibi faktörlerin birleşiminden doğan çok boyutlu bir metabolik sorundur. Dr. Erkan Sarıyıldız, bundan 40–50 yıl önce diyabet tanısı alan bireylerin yaşam süresinin kısa olduğunu, ancak bugün durumun tamamen değiştiğini vurgulayarak “Geçmişte diyabet erken ölüm anlamına gelirdi. O dönemde kan şekeri takibi kısıtlı, ilaç seçenekleri sınırlıydı. Bugünse sürekli glikoz ölçüm sistemleri, modern ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde diyabet yönetilebilir bir kronik hastalık haline geldi ”ifadelerini kullanıyor.
DİYABETİNİ YÖNETEN SAĞLIĞINI DA YÖNETİR!
Diyabetin artık sadece kan şekerini kontrol altında tutmak değil, tüm yaşam biçimini dengelemek anlamına geldiğini belirten Dr. Erkan Sarıyıldız, “Düzenli beslenme, yeterli uyku, stres yönetimi ve hareketli yaşam, diyabeti bir “risk”ten çıkarıp “yaşam rehberi”ne dönüştürüyor. Diyabetini doğru yöneten bir kişi, ortalama nüfusa göre daha uzun ve daha kaliteli bir hayat sürebilir. Çünkü bu hastalık, kişiyi disiplinli, farkındalığı yüksek ve sağlıklı bir yaşama yönlendirir” diyor.
Uzmanlar, şekerin yalnızca kilo aldırmadığını, aynı zamanda hücre yaşlanmasını hızlandırarak, damar yapısını bozarak ve bağışıklığı zayıflatarak vücuda ciddi zararlar verdiğini vurguluyor. Yüksek şeker alımı, insülin direncine ve tip 2 diyabete yol açarken, genetik yatkınlık, stres, uyku eksikliği ve hareketsizlik gibi faktörler de bu süreci tetikliyor. Ancak diyabet doğru yönetildiğinde, disiplinli yaşam alışkanlıkları sayesinde daha uzun ve sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralayabiliyor. Beslenme, uyku, stres yönetimi ve egzersiz gibi faktörlere dikkat ederek, diyabeti bir 'risk' olmaktan çıkarıp bir 'yaşam rehberi'ne dönüştürmek mümkün.