6 Mayıs 2025 Salı
DOLAR 38.61 ₺
EURO 43.92 ₺
STERLIN 51.66 ₺
G.ALTIN 4,241.14 ₺
BTC 94,259.83 $
ETH 1,806.14 $
BİST 9,134.68

    İklim Değişikliği Başkanı'ndan Kritik Uyarı: Yeşil Dönüşüm ve Enerji Güvenliği Aynı Anda Sağlanmalı!

    Ekonomi 22
    Yayınlama: 6 Mayıs 2025 Salı 16:56 Kaynak: Kapsül Haber Ajansı

    Prof. Dr. Halil Hasar, yeşil dönüşümün yanı sıra enerji kaynak çeşitliliğinin ve arz güvenliğinin de sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Aksi takdirde, sürdürülebilir bir gelecek mümkün olmayacak.

    İklim Değişikliği Başkanı'ndan Kritik Uyarı: Yeşil Dönüşüm ve Enerji Güvenliği Aynı Anda Sağlanmalı!

    İklim değişikliği tüm dünyayı tehdit ederken, Türkiye'den kritik bir uyarı geldi. İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, yeşil dönüşümün enerji arz güvenliğiyle birlikte ele alınması gerektiğini vurguladı. Sürdürülebilir bir geleceğin anahtarının bu dengede yattığını belirten Hasar, aksi takdirde yaşanacak olası sorunlara dikkat çekti. Türkiye'nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi çerçevesinde atılan adımların detaylarını paylaşan Hasar, iş dünyasının ve politika yapıcıların iş birliğinin önemini de vurguladı. Peki, Türkiye bu dengeyi nasıl sağlayacak? İşte detaylar...

    İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, yeşil dönüşüm, enerji kaynak çeşitliliği ve arz güvenliğini aynı anda sağlamak durumunda olunduğunu söyledi.

    İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) tarafından düzenlenen panele katıldı.

    “Dönüşüm Başladı: İklim Politikalarıyla Yeni Bir Çağ” temasıyla düzenlenen panelin açış konuşmasını yapan İklim Değişikliği Başkanı Hasar, iklim değişikliğinin yadsınamaz bir gerçek olduğunu vurgulayarak, “İklim değişikliği, yalnızca çevresel bir sorun değil; ekonomiden sosyal düzene, küresel istikrardan insan güvenliğine kadar pek çok alanda etkisini hissettiren kapsamlı bir krizdir” dedi.

    İklim krizinin artık uzak bir geleceğin değil, içinde yaşadığımız çağın en acil ve öncelikli meselelerinden biri olduğunu belirten Başkan Hasar, Dünya Meteoroloji Örgütü'nün güncel verilerine göre; 2024 yılının sanayi öncesi döneme kıyasla 1,55°C daha sıcak geçtiğini ve tarihimizin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçtiğini kaydetti. Bu sıcaklık artışının önümüzdeki birkaç yılda da 2024 yılında olduğu gibi gerçekleşmesi durumunda Paris Anlaşmasında üzerine çıkılmaması için sınır olarak kabul edilen 1,5°C’lik hedefin aşılmış olacağını ifade etti. Bu durumda neticeleri çok daha yıkıcı olacak olan 2°C’lik artışa beklenenden çok daha kısa sürede ulaşılabileceğine dikkat çekti.

    “Türkiye olarak, küresel karbon bütçesinin sadece yüzde 0,64’üne neden olmuş olmamıza rağmen, bu tarihi eşikte üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için kararlı adımlar atıyoruz” diyen Başkan Hasar’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle;

    “Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi, yalnızca bir çevre politikası değil; sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen ekonomik dönüşüm programıdır”

    Türkiye olarak sadece ulusal düzeyde değil, küresel iklim mücadelesine de güçlü katkılar sunan bir aktör olarak sahnedeyiz. 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefimizi ilan ettik. Ulusal iklim politikalarını daha kurumsal ve koordineli bir yapıya kavuşturduk.

    Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi yalnızca bir çevre politikası değil; aynı zamanda yeşil büyümeye dayalı, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen kapsamlı bir ekonomik dönüşüm programıdır.

    İklim değişikliği ile mücadelede Kuzey-Güney ülkeleri ayrımı

    Dünyada daha çok sanayileşmiş Kuzey ülkeleri küresel karbon bütçesine tarihsel olarak daha fazla kaynaklık ediyor. Bu duruma karşın iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden, kuraklıktan, orman yangınlarından veya aşırı sıcaklardan daha çok etkilenen ülkeler Güney ülkeleri. Bu noktada iklim değişikliği kaynaklı bir afetin bir defa gerçekleşmesi durumunda bu afeti yaşayanlar direnç gösteriyor. Ancak afetlerin tekrarlanması durumunda insanlar yaşadıkları yerleri terk etmek durumunda kalıyor. Neticede iklim değişikliği kaynaklı afetlerin farklı coğrafyalarda görülmesinin bir önemini yok. Sorun, iklim göçüyle birlikte küresel bir problem haline gelmesi.

    Yeşil dönüşüm, enerji kaynak çeşitliliği ve arz güvenliğini aynı anda sağlamak durumundayız

    Enerji güvenliğimiz için baz enerji yükünü göz ardı edemeyiz. Baz enerji kaynağımız ise belli. Kimse bizden hayalperest olmamızı beklemesin. Hatta iklim diplomasisi mevcut dilini değiştirmeli, daha gerçekçi söylemler ve taahhütlere odaklanmalıdır. Fosil yakıtları tamamen bırakmak gerçekçi bir yaklaşım değil, doğru olan enerji tedarikinde temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını maksimum seviyede kullanarak temiz enerji oranı maksimum seviyede arttırmak. Son zamanlarda özellikle İspanya’da yaşanan durum, baz enerji yükünün ve güvenliğinin önemini bizlere açık bir şekilde gösterdi. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı çok kısa bir süre içerisinde artırdık. Önümüzdeki yıllarda da bu kapasitenin 120 GW’a ulaştırılması hedefine adım adım ilerliyoruz. Bu hedefe doğru ilerlerken enerji kaynak çeşitliliğinin de korunacak bu sayede arz güvenliğinden taviz verilmeyecek.

    Ülkemizde, Emisyon Ticaret Sistemi’ni hayata geçirme yönündeki çalışmalarımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz”

    Ülkemizde, Emisyon Ticaret Sistemi’ni hayata geçirme yönündeki çalışmalarımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz. Emisyon Ticaret Sistemi’nden elde edilecek gelirlerin yalnızca yeşil dönüşüm projelerine aktarılmasını planlıyoruz. Zorunlu piyasaların yanı sıra, gönüllü ve uluslararası karbon piyasalarına yönelik çalışmalarımız da devam ediyor. Türkiye, gönüllü karbon piyasasında kayıtlı proje sayısı bakımından dünyada önde gelen ülkeler arasında yer almaktadır. Bu da önemli bir emisyon azaltım potansiyelini beraberinde getirmektedir.

    Net sıfır hedefimize ilerlerken; hem çevreye hem de ekonomimize katkı sağlayacak her adımı kararlılıkla atmaya devam edeceğiz”

    Yatırımları, yeşil dönüşüm doğrultusunda yönlendirmek amacıyla Türkiye Yeşil Taksonomisini hazırlıyoruz. Türkiye Yeşil Taksonomisi ile çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerin kapsamlı bir listesini oluşturuyoruz. Bu taksonomi ile hangi faaliyetlerin çevresel olarak sürdürülebilir kabul edileceğini tanımlıyoruz. Böylece, yeşil yatırımların daha görünür hale gelmesini ve finansman bulmasını kolaylaştıracağız. Net sıfır hedefimize ilerlerken hem çevreye hem de ekonomimize katkı sağlayacak her adımı kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.

    SKD Türkiye’nin iş dünyasının iklim kriziyle mücadelede oynayacağı kritik role dikkat çekmek, politika yapıcılar ve özel sektör arasındaki iş birliğinin önemini vurgulamak amacıyla “Dönüşüm Başladı: İklim Politikalarıyla Yeni Bir Çağ” temasıyla düzenlediği panelde, ‘2053’e Giden Yol: İklim Kanunu, Emisyon Ticaret Sistemi ve Ötesi’ ve ‘Sürdürülebilir İş Modeli’ konuları konuşuldu.

    Panele, Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol, Sabancı Holding CEO, WBCSD İcra Kurulu Üyesi Cenk Alper, WBCSD CEO’su Peter Bakker, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel ve çok sayıda davetli katıldı.

    İklim Değişikliği Başkanı Halil Hasar'ın açıklamaları, yeşil dönüşümün sadece çevresel bir gereklilik olmadığını, aynı zamanda ekonomik ve stratejik bir zorunluluk olduğunu da ortaya koyuyor. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve arz güvenliğinin sağlanması, Türkiye'nin küresel iklim değişikliğiyle mücadeledeki başarısı için kritik önem taşıyor. Emisyon Ticaret Sistemi'nin hayata geçirilmesi ve yeşil yatırımların teşvik edilmesi gibi adımlar, Türkiye'nin bu hedefe ulaşmasında önemli rol oynayacak. Ancak, Hasar'ın da vurguladığı gibi, bu süreçte gerçekçi ve somut hedeflere odaklanmak, sürdürülebilir bir gelecek için olmazsa olmaz.

    BENZER HABER
    İlk Yorumu Sen Yaz
    code